9
Başlarda Mahzuni Şerif'e ait olduğunu zannettiğim, sonradan Erzurumlu Aşık Reyhani'ye ait olduğunu öğrendiğim ve yıllardır Selda Bağcan'dan severek dinlediğim bir şarkının, öylesine yazılmış bir beste olmadığını ve bu değerli şahsiyetlerin hiç bir besteyi öylesine sırf müzik olsun diye yazmayacaklarını yeni yeni idrak ediyorum. Gençliğime verin. Akıl-baliğ olmaya başlayınca fıtratının gereği enstrümanların ve ritimlerin ardındaki manaya yöneliyor. Algıların yönetildiği ve yönlendirildiği bu zamanda aklın- baliğ olması çok zor. Algıları açık düşünen sorgulayan bir toplum, daha akıllı olduğunu zanneden bir azınlığın işine gelmiyor.Sanatını toplum için icra etmeye devam eden sanatçılarımız var oldukça, akıllarını kiraya vermemek için direnen genç beyinlerde varlıklarını sürdürmeye devam edecek.
''Aman gazeteci gel bizim köye bizim halları da yaz
Şehirde ojeli parmakları yazma
Bir de bizim köyde nasırlanmış elleri de
Yaz yaz gazeteci yaz,
Yaz yaz efendi yaz...''
Diye seslenmişti Selda Bağcan. Seslendirdiği tarihte kaç gazeteci ne kadarını yazabildi yazdığı için başına neler geldi Allah bilir. Bir kısmı içeri bir kısmı epeyce dışarı çıkarıldı. Halkın sanatçısı büyük insan yıllarca ’Yaz Gazeteci Yaz’ diyerek bir şeylerin yazılmasını gündemde kalmasını istiyor. Nerden geldiğini bilmediğim bir cüret, belki de aşırı bir hayranlık duygusu beni yazmaya teşvik ediyor.
Şehirde ojeli parmakları yazma dediğinizden dolayı köydeki nasırlı elleri yazmak için bulunduğum bölgenin en ücra köylerine kadar gittim. Galiba biraz gecikmişim benden önce ojeler gelmiş köye. Bir görseniz keşke şehirdeki parmaklar sönük kalır. Jöleli diken diken saçları,yırtık pırtık daracık kotları söylemiyorum. Eşeğin nallarına bile sürmüşler ojeyi. Şehirden asfalt geçen yolları yazma, bir de bizim köyden eşek geçmeyen yolları yaz gazeteci yaz derken bahsettiğiniz eşek var ya işte o eşekten bahsediyorum. Yollar neredeyse ahırın içine kadar asfalt ve parke taşlarıyla döşenmiş. Ne ihaleler yapıldı fakir fukara babası(!)ne müteahhitler geldi geçti onu da yazayım mı? Ama parke taşının soğuğunda ve asfaltın sıcağında yalın ayak gezen çocuklar var. Bunları görmeye dayanamayan eşek köyü terk etti. Medeniyet dedikleri canavar son dişini köyümüze geçirmiş durumda. Yollar çok güzel ama o köyde artık hiç eşek yok ve çocuklar hâlâ yalın ayak.
Doğuda doktorsuz ölen kulları da yaz, yaz gazeteci yaz demiştiniz ya, artık ne doğuda ne batıda ne kuzeyde ne de güneyde doktorsuz yer kalmadı. Ama ille de bir şeyler yaz derseniz hastası tarafından öldürülen darp edilen doktorlar var yazayım mi? Toplum olarak bu konuda da medeniyetten payımızı aldık sanırım.
Türkiye'de dul kalan kulları da yaz yaz gazeteci yaz diye bitiyordu şarkı fakat dullar bitmek bilmedi kümeler halinde çoğaldı mutasyona uğradı. Bir kısmı kader kurbanı istemeden dul kaldı. Bir kısmı dul kalmak için elinden geleni yaptı. Bir kısmı da dulluk maaşına tamah ederek dul kaldı. Kızmayın bana bu kadar da olmaz demeyin kurgulamıyorum. Gördüklerimi yazıyorum. Hani ‘’Yaz Gazeteci Yaz’’ demişti ya Selda Ablamız işte o mesele...
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --