9

 

İYİ YAŞAMANIN SIRRI, ATAM-NENEM USULÜNDE SAKLI…

11:29:39 | 2021-08-16
Sema Efe
Sema Efe     

İYİ YAŞAMANIN SIRRI, ATAM-NENEM USULÜNDE SAKLI…

Bu aralar sosyal medyada adından sıkça söz edilen bir kitap var: Bitkilerin Gizli Dünyası. Ağaçlar ve bitkiler için özetle şunu diyor:

“Onlar, bütün canlılarla iletişim kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahipler: Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyduğun acıyı, 120 kilometre ötede yaşanan sevinç ve üzüntüleri hissediyorlar. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor, bu yüzden korkudan baygınlık geçirebiliyor ve bu bilgileri diğer bitkilerle paylaşıyorlar. Yanındaki bitki susuz kaldığında kendi suyunu onunla paylaşıyor. Kendisine kötü davranıldığında, üzüntüsünden intihar edebiliyor. Koparılmış bir yaprak, ona güzel sözler söylenmesi halinde normal bir yapraktan daha uzun yaşayabiliyor.” 

Onlar çünkü Ana Program’a sadıklar, doğanın bir parçası olmaktan kopmamışlar.

Umarım biz de bir gün, yüzümüzü onlar gibi Doğa’ya döneriz.                                             

 Umarım biz de bir gün, “Kaz Dağlarında kesilen bir ağacın acısını, Munzur’daki, Kuzey Ormanlarındaki, Salda’daki, Toroslardaki ağaçlar gibi hissederiz.”   Umarım biz de bir gün, modern hayatın vızıltı-gürültüsü yüzünden duyamadığımız Kadimin Fısıltılısı’nı (Ana Program kayıtlarını) YENİDEN duyarız…                                              

Çünkü iyi yaşamanın sırrı Atam-Nenem usulünde, yani kadimde saklı!

Evet, İnsan doğadaki en güçsüz canlı! Postu yok, tırnağı, pençesi, keskin dişleri yok. Koşma gücü diğer pek çok canlıya nazaran düşük. Çok korkmuş dünyadan. Bütün kavgası, hırçınlığı bundan! Ateşi, tekerleği bulmuş, ev yapmış, ayakkabı yapmış, elbise yapmış. Ama Dünya’dan korksan ne yazar; yıldırımlar, zelzeleler, yanardağ patlamaları, boranlar hâlâ devam ediyor… Yetmez gibi, bir de ilerleme dediği Modernitenin tehlikeli faturalarını eklemiş kendine. Çok tuhaf değil mi bu? Keşke o çok kutsadığı aklını “doğa ile kavgaya” değil de “onu anlamaya, sevmeye” kullansaydı… Belki de çözüm oradaydı… Kim bilebilir…

Ah insan, ah! Çok suçlu ve saçmasın sen! Bak, iş nerelere vardı. Salya sümük, “Mülk, mülk, para, korku, aman Allah’ım” nidalarıyla geziniyorsun. Demiyor muydu sana İslamiyet, “Allaha emanet ol” diye? Demiyor muydu Doğu İnanışları, “Kendini akışa bırak” diye? Koptun gittin kendi özünden. Koptun da iyice boşa düştün. Bak, topyekûn hiç bu kadar huzursuz olmamıştık; kendi başını yedin.

NE YAPMALI?

“Din, medya ve eğitim yoluyla, sürekli olarak düzmece bir yaşam sunuluyor bizlere. İlgimizi dağıtmak ve bizi her şeyden habersiz bırakmak istiyor birileri. Ve gerçekten de bu işi iyi yapıyorlar.” Diyor Jordan Maxwell…

 

Bu önemli tespitten hareketle biz de şöyle diyemez miyiz?

Hayatımızı sadece eğlenceyle, sosyal medyayla, televizyon programlarıyla, lunaparklarla, uyuşturucuyla, alkolle, antidepresanlarla geçirmesek de “Düşünme” işine de zaman ayırsak…

Ki bilinçlensek, düşünme yetimiz gelişse, yöneticilerin ve medyanın şırınga ettiği sözleri papağan gibi tekrarlamasak!

 

Spor, sanat, doğa eksik olmasa hayatımızdan... 

 

Dolaplarımızı, kitaplarımızı, malımızı, mülkümüzü elden geçirsek de artık ihtiyacımız olmayanları başkalarına versek… İlişkilerimizi, taahhütlerimizi, sorumluluklarımızı da öyle…

 

Çocuklarımızın -Ki en önemlisi onlar.- eğitimlerini sadece okullara bırakmasak da bir de biz ilgilensek şöyle dikkatlice. Okullar çünkü yamru yumru insan üretiyorlar. Baksanıza, çocuklarımız dalgın, ezberci, robotlaşmış, ruhsuz ve çok mutsuz olmuşlar. Bunun bir nedeni olmalı… Belki de böyle bir insan tipi, önemli insanların daha işine geliyordur?

 

“Korunma kalkanımız” nefret, savaşmak, kavga, dövüş değil de; sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü ve tevazu olsa... Daha iyi olmaz mı?

 

 

HAMİŞ: Her fırtına sona erer. Hava temizlenir. Ve yeni bir dönem başlar... Yeter ki buna inanalım, bunun için çabalayalım…

 

 

***

 

ÖNEMLİ TÜYO: İklim krizinin en önemli çözümü, insanların basitçe onun hakkında konuşmasıymış. O zaman haydi; arkadaşlarımız, komşularımız, iş arkadaşlarımızla bu konuyu konuşmaya!

 

Bu krizi önemsediğimize ve derhal ele alınmasını istediğimize dair bir mesaj, siyaset, iş dünyası ve medya liderlerine ancak bu yolla gönderilebilirmiş… Bilgimize…

 

 




ETİKET :   sema efe.globalkalem

Tümü
UA-147632479-1