9
Dili olmayan mı engellidir?
Gereksiz yere çok konuşan mı?
Yoksa konuşması gerektiğinde susan mı?
Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Başta kendim olmak üzere tüm engelli arkadaşlarımızı böyle bir güne sahip oldukları için kutluyorum.
Birleşmiş Milletler tarafından 1992'den bu yana 3 Aralık'ta kutlanan, organizasyonları dünya çapında yapılan bir farkındalık günü bu.
Bir gün olduğuna da bakmayın. Ne fedakârlıklar (!) yapılıyor bugün, ne afili cümleler, ne Twetter’ler atılıyor, engelli maaşı ile alınamayacak makinelerden ne kareler yakalanıyor... Aynada gördüğü kendini bile küçümseyecek dereceye ulaşan kişiler, o gün flaşlar patlayınca ön saflarda çok mütevazı bir tavırla ‘Dünya Engelliler Günü’ farkındalığını gözümüze sokabiliyor. (Ve 4 Aralık günü hayat normale dönüyor.)
"E kardeşim! Bir gün tek değil ki; rapor üzerinden araç alınırken de hatırımız sayıldı, sıkı akrabalıklar oldu, toplu taşımayı ücretsiz kullanmak için refakatçilerimiz oldu, bakıcı ücretinden bir gıdım alabilir miyim diye sualler oldu... Hadi hepsini geçtim, her seçim öncesi çayımız içildi, elimiz sıkıldı, sosyal medya bizim fotoğraflarımızla doldu..." gibi mırıldanmalar duyar gibiyim. Günlük hayatta, yakın çevremde, sosyal medyada şahit olduğum, haklı mırıldanma, haklı sitemler bunlar... Ne yazık ki haklı-haksız dünyası covid-19 virüsüne yakalanmış durumda. Her türlü virüse dirençli olan güçlü-güçsüz, zengin-fakir dünyasında yaşadığımız için; bireysel günlük sitemlerden çok, hepimizi ilgilendiren, hepimizin ilgilenmesi gereken o tek güne vurgu yapmak istedim. Sadece bir günde "toplu bir ses", gücünü gösterebilir! Emin olun mümkün bu! Güçlü-güçsüz dünyasına bir mesaj verebilir... Kamuda, mecliste, kurumlarda ve spor faaliyetlerinde, aklımıza gelen her alanda kontenjanların oluşturulması, var olan kontenjanların arttırılması adına, herkesin ses vermesi gerektiğini düşünüyorum.
***
Gerçi aklımıza gelen bu alanların yüzde doksanı zaten engelli. Engelli olmak, engeli olmak, engel olmak, bakış açısına göre farklılıklar gösterebiliyor. Bu fiilleri cümlelerde kullanırken biraz daha dikkatli olmayı, insanoğlunun duygusal, kırılabilen bir varlık olduğunu unutmayalım. Mesela Partilerin yüzde doksanı engellidir desem, kimse üzerine alınmayacağı gibi yüzde yüz'ü tarafından aşırı dışlanabilirim. Ama "Partilerin yüzde onluk bir engeli var ve bu engel erken seçimi ya da herhangi bir şeyi engelliyor" dediğimde, yüzde doksanından -dışlanmak bir yana- alkış bile alabilirim. Engellidir dediğimde kimse kızmasın artık. Bu kelimeye alışın, alıştırın. Kızılacak, kırılacak bir kelime olmadığını zihnimize oturtmak için bu gerekli. Eğer samimi iseniz ya alışın ya da flaşlardan uzaklaşın. Çünkü kimse kendi isteğiyle engelli olmuyor. Eğer görebilirseniz herkesin engelleri var, yok göremiyorsanız o da sizin engeliniz. En büyük engel sevgisizliktir derler.
Sevgiyle kalın…
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --