9
Dış dinamik hamleleri iktidarı iç siyaseti yeniden dizayn ve tahkim etmek için kısa sürede kendi ideolojik perspektif doğrultusunda kamuoyu oluşturmaya yönelik bir hayli hamleler yaptı.İktidarı bu hamleleri yapmaya dış faktörlerin etki ettiği biliniyor. Şöyleki;Nato ve Küresel hegomonya destekli İsrail 7 Ekim 2023 yılında Gazzeye dönük başlattığı savaş ilerleyen zamanlarda bütün bölgeyi kapsayacağını gösterdi.Üstün teknoloji savaş araçlarını kullanan İsrail devleti Ortadoğuyu yeniden dizayn etme yanısıra Abd'nin başını çektiği batı bloğunun bütün desteğini de almış durumda.. Çok yazılıp-çizildiğinden konuyu uzatmayacağım. Asl olan hükümetin bu durumdan yola çıkarak, "madem Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor, bende içte ön alayım" hamlesi başlattı.Nasılsa Suriye hamlesi boşa çıktı ve kaybetti. "Bir koyup beş almak yerine evdeki bulgurdan da oldu".
Bunun sonucunda büyük bir ekonomik buhran ile sosyal çöküntü giderek derinleşmekte,Türkiye de yaşayan bütün halklar ve toplum kesimleri bu ağır ekonomik ve sosyal çöküntüyü çok ağır bedeller ödeyerek yaşamakta;lakin hükümet içte kaybetmiş olduğu hem oy oranını hem de toplum karşısındaki itibarını yeniden kazanmak için stratejik bir kaç hamle yapma gereği duydu, bunların en başında geleni Bahçeli'nin meclis açılışında Dem parti sıralarana yönelerek el sıkışması akabinde grup toplantısında ise daha da ileri giderek"Öcalan gelsin meclise Dem parti grubunda konuşsun, bin yıllık kardeşliğimiz yeniden güçlensin.."minvalinde siyaseti alt-üst eden çıkışı bir çok parti, kurum ve kuruluşu adeta ters köşe yaptı diyebiliriz..
Bir) Sn. Bahçeli dış dinamiklerin ortaya çıkartmış olduğu şartlar nedeniyle kuvvetle muhtemeldir ki devlet içerisinde enine boyuna tartışıp böylesi bir hamlenin yapılması hasıl oldu.
İki)İçte siyasetten zayıflamış, 31 mart seçimlerinde büyük yenilgi alarak güç kaybeden hükmet içte kendisini yeniden tahkim etmek için başlattığı bir algı operasyonu da diyebiliriz.
Peki Türkiye'nin en önemli sorunu nedir diye sorduğumuz da? Karşımıza konjektürel olarak ekonomik sorun çıkmakta ,lakin ekonomik sorunu bu kadar derinleştiren, sosyal ve hukuksal çöküntüye götüren temel argüman nedir diye de sorduğumuz da ?"Kürt sorunu" sorunu karşımıza çıkmakta . Neredeyse kırk yılı aşkındır kesintisiz devam eden çatışmalı ortam bu ülkenin bütün kaynaklarını, insan potansiyelini, can kayıplarını,çok yönlü çürümeyi önümüze koymadı mı?bir bütün olarak değerlendirdiğimizde sn. Bahçeli'nin yapmış olduğu hamlenin kırk yılı aşkındır devam eden çatışmalı ortama merhem olabilir mi?
Kürtler açısından hükümetin bu çıkışı nasıl okunuyor diye sorulacak olunursa?
Neredeyse elli yıldır sıkı yönetim ve olağanüstü hal ile çatışmalı ortam da yaşayan Kürtler bu zaman zarfında kendilerini hem siyaseten hem de entelektüel olarak geliştirdikleri gözden kaçmamalı.
Mesela Kürdler devlete şu soruları sormakta haklı:İnsan hakları, topluluk hakları, çevre hakları, dil kültür hakları,etnik kimlik hakları? Bu hakları üst üste koyduğumuz da ise karşımıza "üç kuşak hakları" olarak nitelendirilen haklar çıkmakta. Bu hakları açmakta fayda var.
Üç Kuşak Hakları:
İnsan haklarını üç nesle ayrılması. İlk olarak 1979 yılında Çek hukukçu Karel Vasek tarafında Strazburg'daki uluslararası insan hakları enstitüsü'nde önerilmiştir.Vasakın bu teorileri öncelikle Avrupa hukukunda kök salmıştır.
Vasak bir konuşmasında Fransız devriminin üç parolasını takip ederek "eşitlik özgürlük kardeşlik".
Bu üç nesil Avrupa Birliği Temel Hakları Bildirgesi Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin bazı temel başlıklarını da yansıtmaktadır.
1-İnsan hakları,siyasi haklar, ya da mavi haklar olarak da nitelendirilen birinci nesil insan hakları esasen özgürlük ve siyasi hayata katılım haklarıdır.
a) kişileri siyasi iktidara karşı korumaktır,
bu haklara negatif statü hakları da denilmektedi.
b)yaşama hakkı
düşünce hakkı ve düşünceyi açıklama özgürlüğü hakkı
c) dilekçe hakkı, mülkiyet hakkı seçme ve seçilme hakkı.
Yukarıda bahse konu haklar 1215 Yılında Magna Carta'ya kadar uzanan İngiliz hakları olarak tarihe geçer.
Bu temel haklar 1966 yılında kişisel ve siyasi haklar olarak Uluslararası sözleşmesi ile küresel düzeyde kabul edilmiştir.
İkinci Nesil İnsan Hakları
Bu haklar eşitlik ile ilgilidir ve ikinci dünya savaşı sonrasında hükümetler tarafından tanınmaya başlanmıştır.Temelde ekonomik sosyal ve kültürel (haklardır) niteliktedirler.
a) adil ve elverişli koşullarda istihdam edilme hakkı, yiyecek-barınma hakkı ile sağlık bakım hakkı yanısıra sosyal güvenlik ve işsizlik yardımları.Bu haklar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 22 ile 28.maddeleri uluslararası sözleşmede ayrıca düzenlenmiştir.
Üçüncü Nesil İnsan Hakları
Üçüncü nesil insan hakları, birleşmiş milletler çevre konferansı 1979 Stockholm Bildirgesi ve genel olarak istek uyandıran (1992 Rio çevre ve kalkınma bildirgesi) diğer "yumuşak hukuk" parçaları da dahil olmak üzere bir çok ilerici uluslararası hukuk belgesinde ifade edildiği gibi yalnızca medeni ve sosyal hakların ötesine geçen haklardır.
Dayanışmacı insan haklar olarak da bilinen bu haklar bireysel haklar çerçevesinin ötesine geçerek topluluk veya insan hakları gibi kollektif kavramlara odaklanmaya çalışılan haklardır.
-grup ve kollektif haklar
-kendi kaderini tayin hakkı
-ekonomik ve sosyal gelişim hakkı
-doğal kaynaklara erişim hakkı
-sağlıklı bir çevre hakkı
-iletişim ve iletişim hakları
-kültürel mirasa katılım hakkı
-nesiller arası ve sürdürülebilirlik hakları.
Yukarıda bahse konu haklar,Türkiye halkların indirgediğimiz de bütün toplum kesimleri olarak bu haklardan yararlanma imkanımız var mı? Oysa mevcut hükümetler bu hakların bir kısmının altına imza atmış olsa da iç hukuk da bu haklar uygulanmamaktadır.
Bu bakımdan, çokca dile getirilen"yeni anayasa"tartışmalarının hiç bir geçerliliği yoktur.Halk tarafından yüksek oylarla seçilen yerel yönetimler(belediye başkanları) görevden alınarak yerine kayyum atanmakta.
Hükümet mevcut 12 Eylül anayasa'sını dahi uygulamazken yeni anayasa tartışmalarını Kürtler üzerinden yeniden pazarlık konusu etmesi kabul edilemez.
Yukarıda da belirttiğim üzere bu hamleler dış dinamiklerin zorlaması sonucu hükümetin içte kendisini yeniden tahkim etme senaryolarından öte bir şey değildir.. Şayet yeni ana yasa yapılacaksa uluslararası sözleşmeler esas alınarak insan onuruna yakışır yeni bir anayasa yapılarak ancak yol alınabilir.
Mehmet Güzel/GlobalKalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --