9

 

Bir varmış bir yokmuş-Araba alırken bir daha düşün!

21:33:28 | 2021-03-04
Mücahid Yücel
Mücahid Yücel     

Hayatın tüm zorluklarına rağmen 44'ünü devirmiş, dört çocuğa babalık, evine reislik, ahlaklı komşu, borcuna sadık bir müşteri ve iyi mesai arkadaşlığı gibi görevleri hakkıyla yerine getirmek için çabalayan, sözünün eri bir adamdı Tacettin abi.

Hikâyesini yazıp yazmamakta kararsızdım. Müsaade istedim beni kırmamak için sen bilirsin dedi gözleri yapma dercesine. Sırf gözlerinin hatırına çalıştığı inşaatları işsiz kaldığı günleri, kursağa takılan lokmayı ve sabahı olmayan geceleri teğet geçiyorum.

İyi-iyilik, kötü ya da kötülük gibi kavramlar bize entegre edilmeksizin bağımsız yaratılmış kavramlardır. Yaratıcı bunları seçme hakkı vermiş insanoğluna öyle uygun görmüş demek ki. Yaptıkları seçime göre  insanoğlu, iyi insan- kötü insan gibi kavramlar türetmiş.

Bizim hikâyenin kahramanı iyi kavramını tercih etmişti. Yani iyi insandı Tacettin abi. Aynı kurumun farklı birimlerinde çalışıyorduk. Kanser molası verdiğim bir gün kapıda karşılaştık. Bir iki iç çektim üfledim püfledim hayırdır neyin var demesine fırsat vermeden kendi kendime söylendim. Hapisteymişim gibi hissediyorum daralıyorum. Sen kırk dördü devirdin bir şey anladın mı ? Saatlerce konuşmasına yetecek kadar derin bir nefes aldı ama tek kelime etmedi. Sonrası mütevazı bir tebessüm, ya bari şu araba meselesini anlat biraz gülelim kafam dağılsın. Gülünecek bir şeyde değil aslında maksat zaman geçsin. Kanserin son fırtıda bitince ofisime geçtik. Ofis dediğim kurumun çay ocağı, ayıptır  söylemesi burada  çaylar benden sorulur.

İki tavşan kanı çay doldurdum başladı anlatmaya; güzel ilçemin uzak bir köyüne çoluk çocuk ailece hasta ziyaretine gittik. Gidişte sıkıntı yok hastamızı ziyaret ettik.Yedik içtik geçmiş olsunlar falan filan derken zaman dönüş yolunu işaret etti. Vedalaşma faslından sonra cümbür cemaat  arabaya binip evimizin yolunu tuttuk.Ne medeniyetler geldi geçti bu yolda, bizde medeni medeni ilerliyorduk. Yıllara meydan okuyan Hoşap kalesine vardık. Kale burçlarında dalgalanan ay yıldızı selamlarken    Allah kimseyi devletsiz bırakmasın diye mırıldandım. Kaleyi geçtikten sonra karakol, karakolun önünde jandarma trafik ekibi. Rutin kontroller yapılıyor malum hem kaçakçılık hem trafik canavarları hem de pandemi belası Allah yardımcıları olsun.

-İyi yolculuklar ehliyet ruhsat lütfen dedi memur bey. Telsizden yapılan görüşmeler ve kontrollerin normalden uzun sürmesi insanı tedirgin ediyor. Memur bey bir sıkıntı mı var? Diye sordum.

-Beyefendi araç hakkında ihbar var bu araç çalıntı özel eşyalarınızı alıp iner misiniz dedi. Kendi kendime düşündüm, kesinlikle ya doğum günümü kutlayacaklar ya da bazen süpermarketler de olur ya yüzüncü müşteri, bininci müşteri, günün müşterisi gibi ve birden müzik çalar balonlar falan uçar, bende bilmem kaçıncı araç olarak bir sürprize denk geldim herhalde. Evraklarım eksiksiz kendimden eminim çünkü. Konfetilerin patlamasını balonların uçmasını beklerken çekici yanaşıp arabamı yükleyince durumun ciddiyetini anladım.

- Memur bey çoluk çocuk yolda kalmasın daha eve bir buçuk saatlik yol var bari onları götüreyim. Son bir kez arabama binemeden arabam başka bir arabaya binip gitti. Çekici yavaş yavaş gözden kayboldu. Bir yandan eve nasıl gideceğimi düşünüyorum bir yandan da Allah devletimize zeval vermesin belki de kendi arabamla gitsem başıma bir kaza bela gelecekti diye mırıldanıyordum.

Neyse bir şekilde evimize gitmiştik şoktaydım. Bir müddet uzandım gözlerim kapalı, zihnim nasıl oldu sorusuyla meşgul. Belki de bir yanlışlık vardır. Birazdan kapı çalınacak, bir yanlış anlaşılma olmuş çok özür dileriz Tacettin bey buyurun arabanız, hayalini kurarken gözümü emniyette açtım. Bir kadın, tiz bir ses ne dediği anlaşılmıyor ama durmadan söyleniyor. Beni görünce ses tonu biraz daha yükseldi demek arabamı çalan adam sensin. Terbiyeli olun hanım efendi bende mağdurum. Parasını verdim sigortasını yaptım fenni muayenesi vergisi ne evrak deseniz eksiksiz satın aldım. iki yıldır hiçbir vergisini aksatmadım. Allah devletimize zeval vermesin… Polis memurları yetişmeseydi birbirimizin saçına başına fön çekecektir. Çok sonradan öğrendim arabanın ilk sahiplerindenmiş. Benim dışımda yedi sekiz sahibi varmış arabanın. Bu hanımefendinin eşi arabayı oto yıkamaya götürmüş anahtarı da bırakmış ki içini de temizlesinler. Bir süre gözlem yapan hırsız fırsatı görünce oto yıkamadaki genç bir çalışana seslenmiş ne oldu benim araba, yıkama işlemi bitti mi? Hangi araba beyefendi? Demin bıraktım ya falan araba. Evet, efendim araba hazır anahtar üzerinde. Borcumuz ne kadar? 15 lira. O gün bugündür yani yedi yıldır çalıntı ihbarı var. Ve yedi yılda ben yedinci sahibi olmuştum. Bana gelene kadar her satış öncesi ya seri numarası ya kaportası ya motoru değiştirilmiş böylelikle satış esnasında yakalanmamış. Emniyetten sonra savcılığa çağırıldım. Allah devletimize zeval vermesin.  Büyük bir adalet sarayı yapmışlar, bina büyük olunca bide üstünde adalet falan yazınca tamamdır. Buradan evime arabayla giderim diye düşündüm. Savcı hanımla bir müddet konuştuk. Savcı hanım, bilirkişi raporuna göre ve bilimsel araştırmalara dayanarak aracın bana ait olmadığını anlatıyor. Onun cümleleri bitmeden benim savunmalarım, amalarım başlıyor. Son çırpınışlarım. Ama sayın savcım fenni muayeneden geçti, noterin kaşesi, mührü var. Arabama altı aydır el konmasına rağmen bandrollerini ve vergisini aksatmıyorum evraklarım eksiksiz ben mağdurum dedim.

-Bakın Tacettin bey, bu arabanın birde ikizi var. Şuan başka bir şehirde sizin aracın şase numarasıyla aynı. Araç kopya olduğundan imha kararı çıktı. O vatandaşta bütün evrakları eksiksiz bir şekilde usulüne uygun almış, vergilerini ödemiş o da mağdur. Biz bu mağduriyetin giderilmesi için buradayız. Soruşturma devam ediyor mahkeme gününe kadar sabredin.

Amalarım işe yaramamış. Bilirkişi raporuna göre arabanın motor kısmı bana, geri kalanı hanım efendiye ait olduğu tespit edilmişti. Savcı aracın motor kısmını alabileceğimi söyledi. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Sağ olsunlar benimle ilgilendiler savcısıydı polisiydi, devleti meşgul etmenin mahcubiyeti vardı üzerimde. Sekizinci ay oldu mahkemeden bir haber yok. Bekliyoruz, her şeye rağmen Allah devletimize zeval vermesin. Ya devlet olmasaydı! On kişi bir araç için bir birimizi yiyecektik. Devlet sağ olsun da araba olmasa da olur.

                                                                                ***

Onlar erecek mi murada, biz çıkacak mıyız kerevetine bilemiyorum. Dedim ya gülünecek bir şey de değildi aslında. Böyle bir mağduriyeti yüzünde tebessümle anlatınca  gülesi geliyor insanın. Aziz Nesin hikâyeleri geliyor aklıma, Kemal Sunal filmleri geçiyor gözümün önünden. Sohbet iyi geldi biraz güldük  kendime geldim. Sonra empati kurup düşününce kafam yine gitti acaba ne olacak bu işin sonu?




ETİKET :  

Tümü
UA-147632479-1