9
"insanlar acıyla büyür. yaşam, bedende değil ruhtadır.ölüm yalnızca bedenden kurtuluştur. zihninizde neyin bedensel olmadığını ayıklayın. gelecek için endişe etmeyin,çünkü gelecek diye bir şey yoktur. sadece şimdi vardır.onun için yaşayın." der ünlü yazar.
Yaşamak..bu topraklarda yaşamak acıların belkide en katmerlisi olsa gerek.Yazarın belirttiği gibi, yaşamak acı bedensel değildir, bedensel acı gelip geçicidir lakin ruhsal acı insanın ömrü süresince devam eder. Onu aşmak elbetteki kolay değil.
Bireyden yola çıkarak bir topluma ya da bir ulusa indirgediğimizde bu ruhsal acının dinmesi mümkün mü? Çünkü bir halka, bir ulusa dayatılan ruhsal acının telafisi yoktur. Bunun örnekleri çokca yazılıp çizildi.. Filmlere konu oldu,uğruna ciltler dolusu romanlar yazılsa da, o acı bir türlü dinmiyor.
Mesela Avustralya'yı örnek alalım.. İngiliz sömğrgeciliği kıtayı sömürgeleştirmesi ve kıtanın yerlileri olan Aborjinleri de köleleştirmesi. Çok dramatik bir film de çekilmiş ona dair.O filmi İzlediğim de aslında kendimi gördüm o filmde.
Beyazlar, Aborjinli çocukları kendi dil, kültür ve tarihlerini unutturmak için İngiliz okullarında eğitime tabi tutarlar, lakin gel görki Aborjinli bir kız çocuğun şahsında senaryolaşrtırılan filmde Aborjinli kız sömürgecilerin kendisine dayatmış oldukları kendi eğitim dilini reddeder..
Evlerinden zorla alınıp binlerce kilometre öteye götürülen kız çocuğu her fırsatta kaçmanın yollarını arar. Kız kardeşi de vardır yanında ve bir fırsatını bularak iki kız kardeş kaçarlar..
Film uzayıp gidiyor.
Bu topraklarda ise sözkonusu olan Kürdlerdir. Yüz yıldır Kürdlerin yaşamış olduğu trajedi gelecekte aynı Aborjinlerin yaşamış olduğu ruhsal acıyı anlatan filmler, romanlara, şiirlere konu olacak.
Evet, birey olarak bende 50 yıl öncesinde kendi köyümden ailece göç etmiştim. Yabancı bir yer, yabancı bir dil ile karşılaştığım da travmalarım çoktan başlamıştı.
Sınıfta bir Kürd çocuğu bendim. Dil bilmediğimden dolayı sınıf öğretmeni bir ders beni kapının arkasında teneffüse kadar tek ayak üstünde bekletiyordu.sınıftaki diğer öğrencilere bana, sanki onlardan ayrı bir canlıymışım gibi bakıyorlardı. Yıllar sonra düşündüğüm de her Kürd çocuğunun aynı travmayı onlarca yıl da geçse yaşıyordu.
"Kobane kumpas davası" sonuçlandı. Muktedirlerin Kürdlere biçtiği rol "Kobane kumpas davasına"Kürdlerin liderlerine verdikleri cezadır.
Oysa 5-6-7 Ekim de Işıd denen vahşi örgütün Kürdün özgürlük yürüyüşünü boğmanın provasıydı,Kobane düşmedi.Düşmeyen Kobane'nin rovanşı Kürd ve demokrasi liderlerine ağır cezalar yağdırılarak alınıyordu.
Muktedirlerin bitmeyen doyomsuzlukları ve hırsları bir ülkeyi ve bir coğrafyayı nasıl cehenneme çevirdiklerini görüyor ve yaşıyoruz.
Kendi hırsları neticesinde bir ülkeyi nasıl çetelere teslim ettiklerini ve o çetelerin bir kangren gibi ülkenin her yerini sardıkları, toplumun ruhunu nasıl acıttaklarını görüyor ve yaşıyoruz.
Yaşatılan bu ruhsal acının etkileri belki de onlarca yıl dinmeyecektir,o bakımdan bedensel acı geçicidir lakin ruhsal acı öyle değil, "Kobane kumpas davası" 'nda olduğu gibi her gün kanamaya devam edecektlr.
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --