9
Sanal Duygular Real’i Gölgeler Yazıma her gün sosyal medyada kullandığımız emojilerin bizdeki yansımasından başlamak istiyorum. Günlük hayatımızda hepimizin kullandığı mimikler, jestler, beden ve dışsal duygu ifadeleri yerine geçen sanal ifadelerden. Hepimiz zaman zaman yazışmasal konuşmalarımızda bunlarla duygularımızı ifade ediyoruz (ki bu eskisi kadar sesli iletişim yapmadığımızı da fark ettiriyor bize). Belki kısıtlı bir zamandan, belki yazmanın ifade kolaylığından, belki istemsizlikten belki yorgunluktan vs.. bir çok kişisel durumdan günümüzde yazma olgusu konuşmadan bir tık önde yer alıyor. Ve bazen sesli konuşma ifadesindeki tonlama ve duyguları "Emoji" denen küçük sembollerle ifade ediyor olmaktayız.
İlk olarak emoji kelimesinin anlamsal boyutuna kısaca göz atalım isterim. Emoji kavramı "E" görsel, "Moji" karakter anlamı taşıyan kelimelerden meydana gelir. İlk emoji 1998 yılında Japonya’da faaliyet gösteren NTT DOCOMO adlı bir firmanın i-mode adlı mobil cihazında kullanılmış, mucidi ise Shigetaka Kurita'dır. Başlıkta yer verdiğim aşama artık her duyguyu kısa, ufak ve hızlı değişimler hissettiren emojilerle; anlamaya, anlatmaya uygulamaya ve yaşamaya başlamış olmamızdır aslında. İşin biraz daha derinine inersek bunların duygulardaki kısa ama etkili yansımalarını fark edebiliriz.Örneğin kızgınlığımızı, mutluluğumuzu veya aşkımızı yaşarken sembolize bir kalıba koymak ve bu şekilde ifade etmek bilinçaltını da kısıtlar nitelikler yaratabilmektedir. Sanal hissiyatlar zamanla gerçeklik algılarında da problem yaratabilir. Çoğu iletişim uzmanı en verimli ve kaliteli ilişkilerin yüz yüze olmasından yanadır. Çünkü insanlar kişiliklerindeki her olguyu bazen bedenleriyle bir tutar, bazen de aradaki bağı kuramazlar. Ve bir şeyin doğru veya yanlış boyutunu bir nokta olmasa diğer bir nokta ele verebilir. Samimiyet ve bağ kurma aşamasında da bu koşul ilk sırada yer alır. Çünkü insan gördüğü ve hissettiği şeye daha çok inanır doğal olarak bu işlenmiştir ruhuna. Emin olmak ve inanmak bütün bunlar her şey, bir bütün olduğunda kalıcılığını ve sürekliliğini muhafaza eder. Sanal hissiyatlar tek bir tepki ile silinebildiği düzeydedir aslında, gelişen teknoloji kişiler arası bedensel olguların yarattığı kalıcı ruhsal faaliyetleri bazen silmeye çalışmaktadır. Bu boyuttan bakarsak duyguların ifadeleşmesindeki her kısıtlama ve geçicilik hissi real yaşantıdaki bozulmaları da beraberinde getirmektedir. Bu biraz da bana robotlaşmış insanlığın adımları gibi gelmekte. Real duygular silindiğinde olan her şeyi silmekte o kadar kısa ve kolay olacaktır. Bu durumun kişisel bağları basite indirip insanı insanla tüketen bir dünya düzeni yaratma kısmına doğru gittiği aşikâr bir durum olacaktır. Bu yüzden duygularınızı gerçekten yaşamayı unutmayın ifadeleriniz, mimikleriniz, jestleriniz sizin özel ve öznel yapınızdaki en ince hazinelerinizdir aslında kendinizi her halinizle sevip o halde sevmeyi ve yaşamı ilerletin. Çağımızdaki birçok estetik faaliyette bu gerçek görsel ve öznel özellikleri yok etmekte. Kanımca sağlık dışında bir neden gerektirmeyen her operasyon bizleri biraz daha sanal bir hale ve tıpkı o harekette robotik oluşan emoji toplumu haline biraz daha yaklaştırmakta. Gelişen dünya düzeni içerisinde şunu bir kenarda tutmak gerekli, gerçek olan şeylerin en belirgin özelliği size tüm enerjisiyle ve tüm auranızın derinliklerinden geçerek hissettiren duygu sembollerinde gizlidir ve bunlar yaratılmış olan işletim sistemimizde her şekilde mevcut vaziyettedir.
Paulo Coelho Simyacı kitabında şöyle der; "Sözcüklerin ötesinde bir dil var." Ötedekine ulaşmak farkındalık gerektirir ve bu, bu yoldaki en güzel pusula olacaktır.
Psikolog / B.Melis Avcı-Global Kalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --