9
Bugün sizlerle yeni teknolojik kavramlardan birisi ile insan psikolojisi arasındaki birleşimin olası durumları hakkında konuşmak istiyorum. Yeni dünya düzeninde görünen "Metaverse" kavramı. Yunanca “meta” ve ingilizce “universe” kelimelerinin birleşiminden oluşan Metaverse kavramı, Türkçede “sanal evren” veya “öte evren” olarak bilinmektedir. Metaverse kavramını ilk kez Neal Stephenson adlı bir yazar 1992 yılında yayımladığı bilimkurgu romanı olan Snow Crash’de kurgusal bir dünyayı olarak nitelemiştir. Fakat bu yapı günümüzde özellikle finansal sistemde kripto para kavramıyla daha çok dikkat çekmiştir ve Facebook’un konuya ilgi duymaya başlamasıyla yavaş yavaş daha fazla ön plana çıkmaya ve bir çok alana yayılmaya başlamıştır. Facebook verilerinde milyonlarca insanın metaverilerine zaten çoktan sahiptir. Bu zaman zaman bize korkutucu gelmiştir. Çünkü sosyal medya mecralarında hakkımızdaki çoğu şahsi bilgi en açık haliyle mevcuttur. Bu da teknolojinin insanların bireysel sınırlarını tehdit edeceği endişesi yaratabilmektedir.
Her yeni durumda olduğu gibi Metaverse kavramını da destekleyen ve desteklemeyen gruplar vardır. Bu olguyu desteklemeyen bir grup bunun dünyadaki belli zenginlerin artık yapacak başka bir şey bulamayıp kendilerine yeni bir evrende yeni hazlar yaratma isteklerini gerçekleştirme noktaları olduğunu ve bu bağlamda herşeyi orada uygulayabileceklerini belirtmiş, bunun yaratabileceği her türlü olumsuz durumdan da oldukça tehlikeli sonuçların çıkabileceğini söylemektedirler. Fakat bu kavramı destekleyenler bunun bir çağ açıp çağ kapatma devrimi olduğunu ve belki o hep düşündüğümüz uzay çağına geçişte çok hızlı ve büyük bir dönüm noktası olduğunu belirtmişlerdir. Metaverse adı verilen bu yapay evrene reel'de ilk giriş yapan şehir ise Seul kenti olmuştur.
Bu teknoloji yeterince geliştiği takdirde, insanlar kendilerini temsil eden avatarları ile girdikleri, dolaştıkları ve çevreyi bütün duyuları ile hissedebildikleri bir paralel evrende kendi kurdukları şehirlerde, sokaklarda veya mevcut herhangi bir ülkenin sanal şehirlerinde gezip, oraya yerleşip sanal gerçeklik cihazları sayesinde ve sanal paralar (bitcoin, dog coin, etheneum vb.) sayesinde alışveriş yapma, sinemaya gitme, kafede zaman geçirme gibi veya konferans, eğitim, konserler vb. kendi hayal güçlerinde kurdukları bir ütopyasal evrende istedikleri pek çok eylemi fiziksel bir çaba harcamaksızın yapma fırsatına erişecektirler. Ama işte bu yeniliği her birey ruhsal anlamda nasıl uyum sağlayabilecek? İşte yazımda bahsetmek istediğim kilit noktası tam da burası. Bu bağlamda size bir örnekle devam edeyim isterim. Güney Kore'de "Seninle Buluştum" adı altında bu konuda bir belgesel çekilmiştir. Bir anne 2016 yılında bir hastalıktan kaybettiği 7 yaşındaki kızı ile sanal gerçeklik sayesinde her zaman gittikleri bir parkta buluşturulmuştur. Ve 5 duyu organı ile de bu süreç desteklenmiş bir manken maketin üzerine kızının avatarı yerleştirilmiştir. Ve anne bu durum sonunda şunları söylemiştir "Belki bu gerçek cennet. Nayeon'la buluştum. Beni gülümseyerek çağırdı. Çok kısa sürdü ama çok mutlu bir andı. Sanırım hep görmek istediğim rüyayı gördüm". Evet bu cümleler ile bunun ruhsal kavramını inceleyelim. Ölüm dediğimiz kavram veya yas süreci psikolojide oldukça net ve keskin sınırlarla belirtilmektedir. Yani kişi bunu tam anlamıyla özümsemelidir. ( Örneğin ölüm durumunda cenazelere özellikle gidilmesi daha çok önerilir ) Çünkü bu kavram hayatın en reel kısmıdır eğer bizler burada hayali bir yapıda kalırsak yani ölümün somut bitimini görmezsek çok farklı ruhsal sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Keskin sınırlarla söylendiğinde oluşan şok etkisi psikolojik güçlülük için önemli bir kıstastır. Tabiki bunu söyleme biçiminin bilinçli olmasının altını çizmek gereklidir. Ölüm ve yas sürecindeki en belirgin duygu durum "inkâr etme" durumudur. "Seninle buluştum" adlı belgeseldeki bu anne en mutlu olduğu yerde sürekli kalmak isteyebilir çünkü inkâr kısmını destekleyen bir olgu oluşmuştur ve bu reel dünyasındaki tüm yaşamını silebilecek düzeye getirebilir.
Bu onda bir nevi bağımlılık yaratabilir ve kendi ölümüne kadar gidebilecek bir olguyu yaratabilir. Çünkü oradaki sanal evrende ne açlık, ne yorulma, ne hareket olacak kişi bunları unutup tamamen hayal alemindeki hazlarıyla mutlu olacak, bir nevi fiziksel beden algısını yitirecektir. Bizlerin bu dünyadaki amacı beden ile ruhu bir yaşayabilmektir. Ikisi birbirine paralel ve sımsıkı bir bağdadır. Bedeni kaybettiğiniz an ruhunuzdaki kayıplarda başlayacaktır. Kişi artık o alemin verdiği hazların yoğunluğundan gerçek alemdekileri yeterli görmeyecektir. Bazı durumlarda da iki alem arasında kalıp beynin dışarıdan hiçbir sinyal almadığı halde halüsinasyonlarına sebep olabilecektir. Bunun verebileceği olumsuz psikolojik durumlar düşündüğümüzden de tehlikelidir. Bu, bu yapının olumsuz ufak bir kısmıydı konumuz oldukça derin. Fakat olumlu yönden bakarsak ülke sınırlarını aşıp görmediğimiz yerlerde olabileceğiz, veya farklı milletlerden kişilerle aynı ortamları deneyimleyebileceğiz. Yahut iş, eğitim, sanat veya sosyal hayatta bir çok sınırlamanın ötesinde bir dünyayı özümseyebileceğimiz bir yapıda karşımızda olacak. Aslında bir nevi dünyadaki her türlü somut sınır ortadan kalkabilecek. Hep birlikte bir değişim sürecindeyiz dilerim insanlık adına olumlu bir çağa yürüyoruzdur. Psikolog | Berna Melis Avcı
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --