9

 

İLETİŞEBİLME

13:27:55 | 2022-10-25
Psikolog-B.Melis Avcı
Psikolog-B.Melis Avcı     

Bugün sizlerle kişiler arası iletişim kavramı hakkında konuşmak istemekteyim. İletişim nedir?

Gerçekten iletişebiliyor muyuz? Kişilerarası iletişimler nasıl olmalı? Biraz bunlara bakalım istiyorum.

 

İletişim bilimsel tanımıyla; iletilmek istenen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı

Ortam da, bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir diyebiliriz. Buradaki en önemli kıstas

bir gönderici ve bir alıcının olmasıdır. İletişimin genel öğelerine bakacak olursak; iletişimin genel 6 öğesi olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar; kaynak (mesajın sahibi), ileti (verilen mesaj ), kanal  (iletişimin ne şekilde verildiği ), bağlam ( iletişimin gerçekleştiği ortam ), şifre / kod ( kişiler arasındaki

iletişim öğeleri, örneğin aynı dili konuşmak vb.), dönüt ( geri bildirimler ). Bunların dışında iletişimin

başlıca üç de türü bulunmaktadır; sözlü, sözsüz ve yazılı. Biz bu genel kavram açıklamalarından ötede

yine bu durumun psikolojik yapısına biraz değinelim istiyorum. Etkili iletişim yolunun ana teması

doğru ve dürüst konuşmaktır diyebiliriz, tabii ki her zaman doğru söylemek bizi zorlayabilir. Yaşam

denilen olguda bazı anlar bizi kendi doğrularımızdan öteye savurabilir. Hatta bazen bu savrulmaların

içerisine hayati durumlar da dahildir. Elbette ki bu durumda açıklamalar farklılaşacaktır. Çok derin ve

genel istisnai durumlar dışında biz bu yazımızda biraz daha bireysel normlardaki gidişatımızda,

normalleştiremediğimiz ufak iletişim problemlerine bakalım isterim. Örneğin bir çekirdek aile

ortamına...Duyduğum çoğu problem cümleleri; “ eşim beni anlamıyor, dinlemiyor, evde hiç bir şey

konuşup paylaşamıyoruz bu yüzden evde huzurumuz yok anlaşamıyoruz” şeklinde. Temeldeki kilit

kelimemiz ‘’ anlaşamıyoruz ‘’ peki gerçekten iletişim bağını kurabiliyor muyuz? Bunun farkında mıyız ?

Konuşmak ve iletişim kavramları da öğrenilen olgulardır ve geliştirilip düzeltilebilirler. İlk önce kişilerin

buradaki yanlışlarını kavramaları ve kişisel rollerini ve rol hedeflerini -aslında kendilerini- bilip kabul

etmeleri gerekir. Gözlemlediğim birçok aile yapısındaki temel problem, aile rollerinin tam

kavranamamasından kaynaklı. Yani anne anne rolünde, baba baba rolünde , çocuk çocuk rolünde

değil. Yaşam bize bu rolleri boşuna sunmuyor hepsinin evresinde öğrenilecek bulguları görebilmemiz

ve bunların içindeki öğretilerle kişiliğimizi düzenleyebileceğimiz süreçleri yaşamamız gerekli. Çünkü

büyümek, olgunlaşmak, öğrenmek, gelişmek bunların aşamalarıyla olabilecek süreçlerdir. ( Bu genel

reel yaşamın her alanında bize sunulan rolleri de kapsıyor) Ailedeki bu roller karıştığında yuva

çadırının ilk önce saygı denilen en dengeli direği yıkılıyor daha sonrasında ise diğer denge merkezleri

(kurallar, disiplin, çeşitli duygu bağları, güven, bağlılık vb. ). Bir anne annelik sorumluluklarının dışında

çok kalırsa babalık sorumluluklarının etkisi altında girebiliyor ( tam tersi de olabilir ). Burada yükler

eşit dağılmadığından iletişimdeki çatışmalar belirginleşebiliyor. Çünkü yükler ağır gelebiliyor. Keza bir

çocuk ebeveyn rolüne girerse de burada çok büyük patlamalar yaşanabiliyor. Örneğin, otorite

merkezleri değişince kurallar olgusunda sapmalar yaşanabiliyor. Ve belli disiplinel iletişimler zarar

görüp işlevini yitirebiliyor. Yaşam kavramı müşterek bir yoldur, tabiki paylaşımlar yapılıp yükler

hafifletilmeli fakat ikili cinsi ilişkisel dengede dişil ile eril enerjilerin belirginliği yaşamsal enerjinin de

dengesini sağlayacaktır. Bu da pozitif enerjileri ortaya çıkaracaktır. Ve evdeki çocuğa veya 3. Kişilere

de yansıyacaktır. Bizler ilk önce genel rollerimizi öğrenmeden iletişime geçmeye çabalıyoruz.Ilk kıstas

yaşamsal rollerimizi iyi bilmekten ve bunları yaşayabilmekten geçiyor diyebiliriz. Ikinci iletişim hata

kıstasına ise konuşma stilleri ve dil olguları diyebiliriz. Konuşmanın tonu,ortamı,zamanı,duygu durum

anlarıyla paralellik düzeyi, yoğunluğu / yetersizliği ve yinelenen durumla doğruluk düzeyi eksik

olduğunda da iletişim çatışmaları yeniden alevlenebilmektedir. Çünkü birşey söylemekten çok bazen

söyleme stilleri de önemlidir. Misal bir komedi programında bazen söylenen en ağır kelimelere bile

gülebiliyorken normal yaşam döngümüzde o kelimeler bizim için oldukça irdeleyici, rahatsız edici,

öfkelendirici gelebilmekte ve çatışma yaratabilmektedir. İşte burada ayırt edici duygu

durum,ortam,söyleyiş tarzı çatışma olgusunu ortadan kaldırabiliyor. Buna benzer birçok örnek

bulabiliriz.

                                                                                              ***

Aslında önemli olan kim olduğumuzun farkında olmak ve neyi nasıl iletmek istediğimizle

ilgili. Biraz daha ince düşünerek iletişim sorununda epey yol kat edebileceğimiz kanısındayım.Iletişim

çatışması sizi aşırı zorluyorsa bazen sessiz anları bulmakta herşeye nefes verecektir. Yazıma Anthony

Robbins’in sözüyle son vereyim: “’İletişim güçtür, iletişimi etkili kullanabilenler, kendilerinin dünya

deneyimlerini ve dünyanın onlar üzerindeki deneyimlerini değiştirebilirler.’’

Psikolog | Berna Melis Avcı-GlobalKalem




ETİKET :  

Tümü
UA-147632479-1