9
Bugün sizlerle kişiler arası iletişim kavramı hakkında konuşmak istemekteyim. İletişim nedir?
Gerçekten iletişebiliyor muyuz? Kişilerarası iletişimler nasıl olmalı? Biraz bunlara bakalım istiyorum.
İletişim bilimsel tanımıyla; iletilmek istenen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı
Ortam da, bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir diyebiliriz. Buradaki en önemli kıstas
bir gönderici ve bir alıcının olmasıdır. İletişimin genel öğelerine bakacak olursak; iletişimin genel 6 öğesi olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar; kaynak (mesajın sahibi), ileti (verilen mesaj ), kanal (iletişimin ne şekilde verildiği ), bağlam ( iletişimin gerçekleştiği ortam ), şifre / kod ( kişiler arasındaki
iletişim öğeleri, örneğin aynı dili konuşmak vb.), dönüt ( geri bildirimler ). Bunların dışında iletişimin
başlıca üç de türü bulunmaktadır; sözlü, sözsüz ve yazılı. Biz bu genel kavram açıklamalarından ötede
yine bu durumun psikolojik yapısına biraz değinelim istiyorum. Etkili iletişim yolunun ana teması
doğru ve dürüst konuşmaktır diyebiliriz, tabii ki her zaman doğru söylemek bizi zorlayabilir. Yaşam
denilen olguda bazı anlar bizi kendi doğrularımızdan öteye savurabilir. Hatta bazen bu savrulmaların
içerisine hayati durumlar da dahildir. Elbette ki bu durumda açıklamalar farklılaşacaktır. Çok derin ve
genel istisnai durumlar dışında biz bu yazımızda biraz daha bireysel normlardaki gidişatımızda,
normalleştiremediğimiz ufak iletişim problemlerine bakalım isterim. Örneğin bir çekirdek aile
ortamına...Duyduğum çoğu problem cümleleri; “ eşim beni anlamıyor, dinlemiyor, evde hiç bir şey
konuşup paylaşamıyoruz bu yüzden evde huzurumuz yok anlaşamıyoruz” şeklinde. Temeldeki kilit
kelimemiz ‘’ anlaşamıyoruz ‘’ peki gerçekten iletişim bağını kurabiliyor muyuz? Bunun farkında mıyız ?
Konuşmak ve iletişim kavramları da öğrenilen olgulardır ve geliştirilip düzeltilebilirler. İlk önce kişilerin
buradaki yanlışlarını kavramaları ve kişisel rollerini ve rol hedeflerini -aslında kendilerini- bilip kabul
etmeleri gerekir. Gözlemlediğim birçok aile yapısındaki temel problem, aile rollerinin tam
kavranamamasından kaynaklı. Yani anne anne rolünde, baba baba rolünde , çocuk çocuk rolünde
değil. Yaşam bize bu rolleri boşuna sunmuyor hepsinin evresinde öğrenilecek bulguları görebilmemiz
ve bunların içindeki öğretilerle kişiliğimizi düzenleyebileceğimiz süreçleri yaşamamız gerekli. Çünkü
büyümek, olgunlaşmak, öğrenmek, gelişmek bunların aşamalarıyla olabilecek süreçlerdir. ( Bu genel
reel yaşamın her alanında bize sunulan rolleri de kapsıyor) Ailedeki bu roller karıştığında yuva
çadırının ilk önce saygı denilen en dengeli direği yıkılıyor daha sonrasında ise diğer denge merkezleri
(kurallar, disiplin, çeşitli duygu bağları, güven, bağlılık vb. ). Bir anne annelik sorumluluklarının dışında
çok kalırsa babalık sorumluluklarının etkisi altında girebiliyor ( tam tersi de olabilir ). Burada yükler
eşit dağılmadığından iletişimdeki çatışmalar belirginleşebiliyor. Çünkü yükler ağır gelebiliyor. Keza bir
çocuk ebeveyn rolüne girerse de burada çok büyük patlamalar yaşanabiliyor. Örneğin, otorite
merkezleri değişince kurallar olgusunda sapmalar yaşanabiliyor. Ve belli disiplinel iletişimler zarar
görüp işlevini yitirebiliyor. Yaşam kavramı müşterek bir yoldur, tabiki paylaşımlar yapılıp yükler
hafifletilmeli fakat ikili cinsi ilişkisel dengede dişil ile eril enerjilerin belirginliği yaşamsal enerjinin de
dengesini sağlayacaktır. Bu da pozitif enerjileri ortaya çıkaracaktır. Ve evdeki çocuğa veya 3. Kişilere
de yansıyacaktır. Bizler ilk önce genel rollerimizi öğrenmeden iletişime geçmeye çabalıyoruz.Ilk kıstas
yaşamsal rollerimizi iyi bilmekten ve bunları yaşayabilmekten geçiyor diyebiliriz. Ikinci iletişim hata
kıstasına ise konuşma stilleri ve dil olguları diyebiliriz. Konuşmanın tonu,ortamı,zamanı,duygu durum
anlarıyla paralellik düzeyi, yoğunluğu / yetersizliği ve yinelenen durumla doğruluk düzeyi eksik
olduğunda da iletişim çatışmaları yeniden alevlenebilmektedir. Çünkü birşey söylemekten çok bazen
söyleme stilleri de önemlidir. Misal bir komedi programında bazen söylenen en ağır kelimelere bile
gülebiliyorken normal yaşam döngümüzde o kelimeler bizim için oldukça irdeleyici, rahatsız edici,
öfkelendirici gelebilmekte ve çatışma yaratabilmektedir. İşte burada ayırt edici duygu
durum,ortam,söyleyiş tarzı çatışma olgusunu ortadan kaldırabiliyor. Buna benzer birçok örnek
bulabiliriz.
***
Aslında önemli olan kim olduğumuzun farkında olmak ve neyi nasıl iletmek istediğimizle
ilgili. Biraz daha ince düşünerek iletişim sorununda epey yol kat edebileceğimiz kanısındayım.Iletişim
çatışması sizi aşırı zorluyorsa bazen sessiz anları bulmakta herşeye nefes verecektir. Yazıma Anthony
Robbins’in sözüyle son vereyim: “’İletişim güçtür, iletişimi etkili kullanabilenler, kendilerinin dünya
deneyimlerini ve dünyanın onlar üzerindeki deneyimlerini değiştirebilirler.’’
Psikolog | Berna Melis Avcı-GlobalKalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --