9
Ekolojinin disiplini, 19. yüzyılın sonlarında doğa bilimlerinden doğmuştur. Ekoloji çevre, çevrecilik veya çevre bilimi ile eşanlamlı değildir. Ekoloji fizyoloji, evrim, genetik ve davranış disiplinleriyle yakından ilişkilidir.
Buradan hareketle, doğada yaşayan tüm canlıların bir biriyle sürdürülebilir bir etkileşim içerisinde yaşam döngüsünün varlığıdır, bu yaşamsal döngü ilk canlı türü olan prokaryot(tek hücreli canlı) sonrası evrimleşerek cok hücreli canlı olan ökaryota dönüşmesiyle başlayan türlerin oluşumu bizi ekoloji, ekolojik denge nedir sorusunu sorgulamaya götürmektedir.
Milyarlarca yıl süren bu evrimsel diyalektik doğada çoklu canlı popülasyonların oluşumuna meydan vermektedir.Bir nehir gibi akıp gelen canlı popülasyonların etkileşimleri sonucunda kurulan besin zinciri doğada ki ekolojik dengenin oluşumunu sağlarken yeni türlerin de oluşması için nesnel şartların oluşmasını da açığa çıkarttı.
insan, hayvan ve bitki türündeki bu simbiyotik alışverişi sonucunda insan türünün milyonlarca yol süren zihinsel gelişimi doğaya müdahale etmesini getirdi.
Şöylesi bir bir megafor ya da zihin egzersizi kaçınılmaz olarak yapmak lazım diye düşünmekteyim, örneğin: canlı popülasyonlarda görünen türler ile görünmeyen türlerin bir biriyle etkileşimleri nedir diye? Oysa biliyoruz ki mikroorganizmal türlerin ekolojik dengenin sağlanması açısından yaşamsal işlevselliğe sahip oldukları, bu bakımdan tür olarak insanın bu düşünsel faliyetin neresindedir diye sorgulamak kaçınılmazdır.
Önceki yazımda ilk ekolojik tarımın, ya da sürdürülebilir bir üretimin ayak izlerine ve faaliyetlerine aşağı ve yukarı Mezopotamya da rastlanıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz, çünkü Toros-, Zagros havzası tarımsal faaliyetin güvenlik ve barınma açısından elverişli bir alana sahip olduğunu biliyoruz. Bu havza da varolan iki ırmak(Dicle ve Fırat), milliyonlarca yıl süresince taşımış olduğu en zengin toprak olan alüvüyonlu toprak bu bölgede zengin tarımın yapılmasına sebebiyet vermektedir.
Neolitik çağ olarak da nitelendirilen bu çağ, insan türü açısından büyük bir evrimsel gelişim olarak da nitelendirilebilinir.
Zira sanayi devrimiin açığa çıkması, tür olarak manifaktür üretimden endüstriyel üretim (kapitalist) üretim bir çok avantajları olmasına rağmen beraberinde dağaya karşı da bir çok dezavantaja sebebiyet vermiştir.
Yukarıda türlerin işlevlerinden bahsettik, özellikle mikroorganizmal faaliyetler açısından ya da sürdürülebilir bir üretim konusunda endüstriyel falşyet sonucunda, kapitalist hegomanyanın daha fazla kâr, daha fazla sermaye elde etme nedeniyle özellikle tarım alanlarında kullanmış olduğu pesitistlerin ( zararlı tarım ilaçları) inanılmaz derecede mikroorganizmal popülasyonların üzerindeki ölümcül etkileri eko sistemde geri dönülmez blr sürecin de başlangıcını oluşturmaktadır.
Aşırı derecede kullanılan pesitistlerin en başta mikroorganlzmal popülasyonları yok ederken, öte yandan diğer canlılar açısından(insan hayvan ve bitki) besin zincirindeki bozulmayı şu şekilde formüle edebiliriz:
1-)Kullanılan pesitistlerin besin zinciri faliyeti sonucu bitki popülasyonundan hayvan popülasyonlarına ağır kalıntı (kimyasal) bırakması, insanın yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi için zorunlu olarak bu besinleri tüketmesi.
2-)pesitistlerin hem insan üzerinde ve diğer canlıların DNA' sı(deoksiri nükleik asit) üzerinde ağır reaksiyona sebebiyet vererek kimi canlılarda mutasyona, kimilerindeyse kanser vb.ağır hastalıklara sebebiyet verdiğini biliyoruz.
Son yıllarda uzun raf ömrü olması için ya da daha fazla kâr amaçlı mantıkla harekete eden hegomonik güç merkezleri insan ve hayvan(otobur) popülasyonlarının milyonlarca yıl süren organizmal adaptasyona müdahale ettiğini biliyor ve görüyoruz. Kimi tohumların genetik yapısını değiştirerek kimi tohumların ise hibritleştiterek(tek yıllık döllenen tohum) besin alanında belirleyici hegomomik bir güç olduğunu faliyetleriyle ortaya koymakta..
Konuyu uzatmadan, mevcut durum tespiti sonrası elzem olan sürdürülebilir ekolojik yaşamın tesisi karşımıza zorunlu olarak çıkmakta.
Sürdürülebilir bir tarım,çevre, ekonomi ve endüstri kaçınılmazdır.
Bunun için bireyden hareketle, grup, sivil toplum, çevre örgütleri yukarıda bahse konu ekolojik bir yaşam inşaa etmede üzerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getlrmelidir.
Tekelci kapitalist hegomanyaya karşı yapılması gereken sürdürülebilir alternatif yaşam kurma blr hayal değildir, sürekli insanlığı ve doğayı tehdit eden kriz ile yönetmeye çalışan Kapitalizme mahkum değiliz.
Mehmet Güzel_GlobalKalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --